POLİTİK SAVAŞ ARACI HALİNE GETİRİLEN VİZE REDLERİ & SEYAHAT HAKKI İHLALLERİ
Muhtemel “ülkeye hapsolma” hikayesinin başlangıcındayız!
Politik savaşın silahı olan “vize reddi” seyahat hakkını açık bir şekilde ihlal ediyor ediyor da,
Nerede bu Evrensel İnsan Hakları bildirgesi?
Seyahat hakkımız sözde miydi yasada mıydı?
Başvurumuzun Gerçekliğini İspat Etmeye Çalışırken Unuttuğumuz Bir Şey Var mıydı?
Diyorum ki;
Günbegün hiçbir gerekçeye dayanmadan artan vize redlerimizi, seyahat hakkımızı ve başvurabileceğimiz hukuki süreçlerimizi konuşalım biraz.
Öncelikle Nereden Geldi Bu Vize Başvuru Süreci?
Gönül isterdi ki, dilediğimiz her ülkeye dilediğimizce gidelim ama gel gör ki “ülkelerin güvenlik ihtiyacı” başlığı altında ortaya çıkan, seyahat hakkımızın kontrol edildiği, “Vize Kanunu’na” takılıyoruz.
Ortak vize politikası yani “Vize Kanunu” olarak bilinen, Vizelere ilişkin bir Topluluk Kanununu oluşturan, 13 Temmuz 2009 tarih ve (AT) 810/2009 sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konsey Tüzüğüne dayanmaktadır yasal süreç. Bu Vize Kanunu, kısa süreli konaklama ve havaalanı transit geçişleri için verilen vizelere ilişkin usul ve şartları, belirlemektedir. Bu Kanunda vize çeşitlerinden, vize talebinin neden kabul edilmeyeceğinden, itiraz hakkına kadar birçok başlık bulunmaktadır.
Ne Yapalım Şimdi Vize Kanununu?
Elbette bizi daha çok ilgilendiren kısım, Ülkelerin politik silahı haline gelen, giderek artan, ilgili kanundan bağımsız ve keyfiyete göre verilen vize redleri!
Bireyin kendi ülkesinde bulunma ve ülkesinden serbestçe ayrılma hakkı olarak değerlendirilen seyahat hakkının son zamanlarda kapı ardı edilen ve açıkça ihlal edilen başlığı ise “Bireyin bir devletin toprakları üzerinde serbestçe dolaşma” hakkıdır.
Politik etki ile artarak hak ihlaline sebebiyet veren ve hukuk mücadele yolunu neredeyse kapalı tutan vize retlerini konuşmadan duramayacağız.
Peki “Vize Kanununa” Göre Vize Talebi Neden Reddedilir?
Vize Kanununun 32. Maddesine Göre;
Eğer başvuru sahibi:
- Sahte bir seyahat belgesi ibraz ederse,
- Amaçlanan kalışın amacı ve koşulları için gerekçe sunmuyor ise,
- Hem planlanan kalış süresi hem de menşe ülkesine veya ikamet ettiği ülkeye dönüşü veya kabul edileceğinin kesin olduğu üçüncü bir ülkeye geçişi için yeterli geçim kaynağına dair kanıt sunmuyorsa,
|
- Başvuru sahibi tarafından sunulan destekleyici belgelerin gerçekliği veya içeriklerinin doğruluğu, başvuru sahibi tarafından yapılan beyanların güvenilirliği veya vizenin süresi dolmadan Üye Devletlerin topraklarını terk etme niyeti konusunda makul şüpheler varsa,
Vize başvurusu ilgili konsolosluk ya da elçilik tarafından reddedilir.
Şimdi Bir de Uygulamaya Bakalım.
Belirtmek gerekir ki Vize Kanunu, açıkça vize reddinin gerekçelere dayanması gerektiğini belirtmiştir. Yani ret kağıtlarınızı incelediğiniz zaman kanuna dayanan bir gerekçe görmek zorundasınız. (Yukarıda tek tek yazılmış olan gerekçelerden biri olmalı)
Gerekçesiz verilen ret kararının hukuka aykırılığını ve kanuna dayanmayan bir süreç olduğunu dile getirmek şart. Her ne kadar vize başvurumuzun eksik veya detaylandırılmamış olduğu gerekçesi ile reddedildiğini düşünsek de son zamanlarda konsolosluklar ve büyükelçilikler tarafından gerekçeye dayanmayan veyahut “ikna edememe” başlığı altında birçok vize ret kararı verilmektedir.
Muhtemel Bir “Ülkeye Hapsolma” hikayesinin başlangıcındayız.
Her ne kadar konsolosluklar tarafından yapılan basın açıklamalarından, ret sebeplerinin politik olmadığı ve asıl sebeplerinin güvenilir belge sunulmaması ve diğer bazı sebepler olduğu söylense dahi, hepimiz ret yiyen eşimizden dostumuzdan biliyoruz ki sebep kesinlikle “güvenilir olmayan belge” değil. Hele ki şu teknolojik çağda güvenilir olmayan bir belge sunmak pek mümkün değilken. Islak imzasından karekoduna kadar defalarca teyit ettirilerek vize başvurularında sunulan bu belgelerin neresi güvenilir değil? Ya da güvenilir gelmesi için ek belge talebinde bulunmak yerine neden ret kararı veriliyor ki?
Kanunen açıkça eksik kalan hususların yeniden talep edilmesi konsolosluklara ve büyükelçilere tanınmışken bu yetkiyi kullanmak ve eksikliği tamamlamak yerine ret vermek hangi yasal gerekçeye dayanıyor?
Başlangıç mı Son mu?
Memurundan siyasetçisine, serbest meslek erbabından işçisine kadar başvurusuna aynı gerekçeler ile vize reddi verilen bu süreç bir başlangıç mı bir son mu? Sessiz kalındığı sürece ve yasal mücadele verilmediği sürece muhtemel bir “ülkeye hapsolma” hikayesinin başlangıcı.
Bir noktadan sonra “zamlar” gibi normalleştirilecek olan bu süreçte de bireyler kendi ülkesi dışında seyahat yapamayacak hale gelecek, itiraz etmeyecek hatta “Ne de olsa vize vermeyecekler!” diyerek vize başvurusu yapmayacaktır. Hatta belki de başladı bile. “Ben öyle düşündüm ve başvurmadım.” diyen sesleri duyar gibiyim.
Ret Halinde Ne Yapılabiliriz?
Vize başvurusu reddedildiği zaman, oturup ağlamaya gerek olmayan ancak bir o kadar oturup ağlama hissiyatı yaratan vize reddine itiraz süreci başlıyor.
Vize Kanunu’na göre vizesi reddedilen başvuru sahiplerinin itiraz hakkı vardır elbet. İtiraz süreci, başvuruya ilişkin nihai kararı veren Üye Devlete karşı ve o Üye Devletin ulusal hukukuna uygun olarak yürütülmelidir. Bu sebeple vize başvurusunu reddeden Üye Devletlerin, başvuru sahiplerine, itiraz durumunda izlenecek prosedür hakkında bilgi vermek zorundadırlar.
Vatandaşın itiraz dilekçelerinde “kendini ispat etme” çabası verirken göz ardı ettiği konu; talep ettiği seyahatin hakkı olduğunu dile getirmektir.
Seyahat özgürlüğü temel bir insan hakkıdır. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ‘nin 13. maddesi şöyle der:
1. Herkesin bir devletin toprakları üzerinde serbestçe dolaşma ve oturma hakkı vardır.
2. Herkes, kendi ülkesi de dahil olmak üzere, herhangi bir ülkeden ayrılmak ve ülkesine yeniden dönmek hakkına sahiptir.
Eh bize de bu hakkımızı dile getirmek düşer.
Benden bir tavsiye sevgili okurlar;
Vize redlerine itiraz dilekçelerinizi yazarken sadece seyahat amacınızı ve kendinizi ispat etme gayreti içerisinde olmayın. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nden, birey olarak sahip olduğunuz seyahat hakkının gerekçesiz veya kanuna dayanmadan kısıtlanamayacağından da bahsedin. Hatta itirazınızın kabul edilmemesi halinde haklarınızı arayacağınızdan da.
Henüz başlamış olan “vize reddi keyfiyeti” ses çıkarılmadığı her süreçte daha da büyüyecek ve yukarıda bahsettiğim gibi “kendi ülkemize hapsolma” sonucunu doğuracaktır. Kafesin her biçimine karşı olan yerden söylemem ve dikkatinizi çekmem gerekir ki; bizlerin kafesi için demirler çoktan hazırlandı. Müsaade etmeyelim. Sevgiyle…
Avukat Özge SAMUK